İş yerinde mutlu olan çalışanların diğer mutsuz çalışanlara göre çok daha verimli olduğunu önemli araştırmalarla ortaya koyan bir yazı. İşimizde mutlu olabilmemiz için iki ayrı yazar tarafından benzer reçeteler sunulmuş yazıda. (bem)

Mutlu olma duygusunu insanlara sorduğumuzda, hayatlarındaki en pozitif deneyimlerden birisi,  hatta çoğu zaman ulaşmak istedikleri amaç olarak tarif ederler.  Yapılan araştırmalara göre, çalışan insanların mutlu olma duygusu ise sadece kendilerini değil, çalıştıkları iş yerini de son derece olumlu etkiliyor.

iOpener Institute’in 2005’ten bu yana Avrupa, Amerika, Avustralya, Hindistan, Çin ve Afrika’da 50.000’in üzerinde profesyonel üzerinde yapılmış “Science of Happiness at Work’’ isimli bilimsel araştırmasına göre; İş yerinde Mutluluk, iş yeri verimliği ile çok kuvvetli bir bağlantıya sahip. Eğer bir çalışan, kendisini iş yerinde mutlu olarak tanımlıyorsa, mutsuz olarak tanımlayan aynı iş yerindeki diğer iş arkadaşlarına göre:

2 kat verimli çalışmakta
6 kat enerjik hissetmekte
Diğerlerinin 10’da biri kadar hastalık izni almakta
Mevcut iş ve pozisyonunda 2 misli daha uzun kalmaktadır.

Hatta yukarıdaki araştırmaya göre; iş yerinde mutlu hissedenler, zamanlarının yüzde 80’inde tam olarak işe odaklandıklarını  söylerken, mutsuz hissedenler yüzde 40’ında tam olarak işle ilgili olduklarını söylüyorlar. Aradaki bu farkı, iş saati olarak tercüme edersek haftada 1.25 güne ulaşılmakta ki, bu sürenin iş yeri verimliliği açısından oldukça yüksek bir rakam olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Araştırma ile aynı isimli bir kitabı (Happiness at Work: Maximizing Your Psychological Capital for Success,2010, John Wiley&Sons) bulunan ve araştırmayı yöneten iOpener Institue kurucusu Jessica Pryce Jones, mutluluktan kastedilenin coşku içeren anlık mutluluk patlamaları olmadığını, anlık mutluluk patlamalarının genelde 10 saniye kadar sürdüğünü, kişilere doğru yolda olduğunu söylediğini ve sonrası için motivasyon sağladığını belirtiyor. Bunun önemli olduğunu ancak asıl kişinin kendisine ve işyerine katkı sağlayan şeyin, işlerine yönelik olarak uzun süreli bir mutluluk hissini taşımalarını sağlamak yani yeni bir zihin yapısı (mindset) geliştirmelerini sağlamak olduğunu ekliyor. Araştırmanın sonuçlarına göre ancak bu zihin yapısı çalışanlarda geliştiği takdirde bir iş yerinde uzun süreli ve sürdürülebilir bir değişim oluşabiliyor.

Benzer argümanları öne süren başkaları da var. Upenn’de yardımcı profesör ve Wharton School’s Aresty Institute’de Executive Education programlarında ders veren Teleos Leadership Institute kurucusu Annie McKee’nin Harvard Business Review Kasım 2014’de yayınlanan yazısı da benzer konuları ele alıyor.  McKee, kendi araştırmalarının yanı sıra dünyaca ünlü nörobilimci Richard Davidson ve V.S. Ramachandran’ın araştırmalarının da aynı sonuca ulaştığını söylüyor: İşte mutlu olmak, iş yeri ve insanlar için kesinlikle ve çok fark yaratıyor!

McKee, işinde mutsuz olan insanların işyerine ekstra değer sağlamadıklarını (bunu zaten biliyoruz, öyle değil mi?) ve kendi organizasyonlarını ve dolayısıyla bütün ekonomiyi olumsuz etkilediklerini söylüyor. Eğer liderler mutsuz ise bu daha da kötü. Zira liderin bakış açısı diğerlerine de bulaşarak bağlı çalışanların duygu durumu ve performansını da olumsuz yönde etkiliyor.

Aslında “Mutlu ol ya da olma, işini doğru yap!” miti kesinlikle doğru değil ve işin bilimsel tarafı tam da burada: Duygu, düşünce ve eylem arasında araştırmalarla ispatlanmış çok açık nörolojik bağlantılar var. Daha da kötüsü, hayal kırıklığı, kızgınlık ya da stres beynimizin düşünen bölgesini devre dışı bırakıyor. İşe karşı kayıtsızlık (disengagement) aslında bu düşünen beynimizin kendini korumak için negatif duygulara karşı kapanması demek. Bu durum ise bilgileri doğru işleyememek, yaratıcı düşünememek; ya da kötü kararlar vermek anlamına geliyor.

O zaman,  işimizde daha mutlu olabileceğimiz zihin yapısını nasıl geliştirebiliriz?
Her iki yazar da birbirine oldukça benzer ancak farklı açılardan reçeteler veriyorlar.  Jessica Pryce Jones, bunu 5C ve 3 ekstra faktör ile açıklıyor:

Contribution (Katkı): İşyerine ne kadar katkımız varsa o kadar mutlu ve bağlı hissediyoruz.
Confidence (Kendine Güven): Yaptığımız işte kendimize güvenmiyorsak, mutsuz oluyoruz.
Commitment (Adama): Kendi işyerimiz gibi çalışmamak da mutsuzluk nedenlerinden biri.
Culture (Kültür): Kurum kültürüne uyum sağlamış olmak mutluluğu getiriyor.
Conviction (İnanç): Yapabileceğimize olan inancımız mutluluk seviyemizi etkiliyor.

5 anahtar bileşen dışında tüm organizasyonu etkileyen 3 faktör daha bulunuyor:

Trust: Organizasyona güven duyma.
Pride: Organizasyonda çalışmaktan gurur duyma.
Recognition: Organizasyon tarafından tanınma/onaylanma.

Jessica’ya göre, liderlerin bunların sağlanmasında rolü önemli olmakla birlikte, çalışanlar açısından organizasyonun bize bunu sağlayıp sağlamadığına bakmaksızın bu faktörlerde kendi yapabileceklerimize odaklanmak mutluluğu getiriyor. Ama bunları iş yerinin ya da yöneticisinin kendisine sağlaması gerektiğine inananlar en çok mutsuz olanlar. En mutlu olanlar ise, bunların farkında olup, kendileri bu konuda çaba gösterenler. Örneğin, iş yerine katkı sağlayarak iş yerine daha çok bağlanan ve bunu yaptıkça daha fazla takdir alarak daha fazla mutlu olan kişiler.

Annie McKee’nin reçetesi

Annie McKee’nin reçetesi ise daha kısa ve liderlerin bu konuda yapabileceklerine daha çok odaklanıyor:

1.Geleceğin anlamlı bir vizyonuna sahip olmak: Mckee, Richard Boyatzis ile yaptıkları değişim projelerinde çalışanların organizasyon ile bağlantılı olarak kendi geleceklerini görmek istediklerini ve buna ne kadar uyabileceklerinin kendileri için önemli olduğunu vurguluyor. Hizmet verdikleri kuruluşlar arasında ne yazık ki bunu yapmayan liderlerin çoğunlukta olduğunu ve bu nedenle çalışan kaybı yaşandığını da üzüntü ile belirtiyor.

2.Anlam hissetmek: Çalışanlar kendi yaptıklarının bir işe yaradığını, katkı sağladığını ve aynı zamanda organizasyonlarının da daha büyük bir amaca hizmet ettiğini görmek istiyorlar. McKee’ye göre, liderler çalışanlarla bu konularla ilgili sürekli iletişim halinde olmalı.

3.Çok iyi ilişkiler: Herkesin bildiği gibi, insanlar bir organizasyonda işe girer ve bir yöneticiyi terk ederler. Bu nedenle yöneticileri ile ilişkileri mutluluk seviyeleri için çok önemli. Aynı şey diğer iş arkadaşları ile ilişkileri için de geçerli.

Sonuç olarak, işyerinde çalışanların mutlu olması, ister çalışanların kendilerinin gayret göstermesi, isterse de liderlerin görevi olsun, bilimsel olarak ve iş yerine sağladığı katma değer açısından çok fark ediyor.

Günümüzün rutin işlerin robotlara devredildiği ve insanların yaratıcı düşünmek ya da zor kararlar vermekle yükümlü oldukları dünyasında da bu konunun önemi gün geçtikçe artıyor.

Hülya ERTEN – https://hbrturkiye.com

Leave A Comment

Last Updated: Kasım 13th, 2022 / Categories: Kişisel Gelişim / Tags: , , , / Views: 3536 / 6,3 min read / 1257 words / 0 Comments on İşyerinde Mutluluğun Bilimi! /

En Son Yazılarımız İçin Abone Olun

En son yazılarımızı sizinle paylaşmaktan mutluluk duyacağız.

KVKK Politikamıza ulaşmak için lütfen tıklayınız.